Merhum Mehmet Küpeli’nin ardından…

Şefkatle gülen insan Mehmet Küpeli'ye Allah’tan rahmet sevdiklerine sabırlar dilerim. Mekanı firdevsi cennet olsun.

Birol Kılıç, Viyana, Analiz ve gözlemler, 23 Mart 2020

Havalar dışarıda soğuk. Mart 2020 tarihlerini yaşıyoruz. Zaman nasılda geçiyor. Bazen frene basmak gerekiyor. Hayat geçici ve hayatımızın belirli dönemlerinde  bazı insanlar iz bırakabiliyor. Onlar ile çok görüşmüş olmanız gerekmez. Onlar izlerini olumlu veya olumsuz bırakır ve yaşadığınız sürece bu insanlar aklınıza gelir.

Kabul edelim insanız …Bazılarını unutursunuz ve  bazılarını ise özlem ile hatırlarsınız, hakkında her şeyin daha iyi olmasını kalbinizden dilersiniz.

Merhum Mehmet Küpeli ile çok sık görüşmesek de  hayatımızda iz bırakmış insanlardan birisi  olması nedeniyle vefatını öğrenir öğrenmez yüreğim acı bir şekilde yandı ve gözlerimden durduramadığım yaşların akması beni sarstı.

Evet bu sabah ögrendim….Farklı ama dostluğu değerli  insan Mehmet Küpeli.

Sert bir mizacı vardı…

Çok sigara içiyordu bir de keyifle…

Kolay bir ortamdan gelmiyordu. Ama dostlarına ve sevdiklerine karşı çok şefkatli ve sıcakkanlıydı. Basitliği sevmiyordu. Oturmasına, kalkmasına ve giyimine titizlikle dikkat ediyordu. Farklı bir insandı. Viyana‘da muhafazakâr kesimin 1990 yılları içinde  en zarif, kibar, ağzından çıkana bir diplomat kadar dikkat eden, siyaseti bilen ama içine girmeyen dost canlısı bir insandı desem onu o zamanlar tanıyan herkes ‘evet’ der herhalde.

1990 yıllarında Viyana Teknik Üniversitesi’nde öğrenciydim, öğrenciliğim döneminde toplumsal sorumluluk bilinciyle kısa adı EATA olan ‘Avrupa Türk Akademisyenler Birliği’ Halkla İlişkiler temsilcisi olarak da çalışmalar yürütüyordum, merhum Mehmet Küpeli ile tanışmam o sıralara rastlar.

Merhum Mehmet Bey toptan sucuk gibi alanlarda iş insanıydı. Yanında çalışanlardan bir kişi de  şu anda Ankara’da Başbakanlık Müşaviri olarak işe başlatılan, daha sonra Yurt Dışı Türkleri Topluluğu’nda ve değişik görevlerde bulunan Gürsel Dönmez idi. Hatırlıyorum. Bir kere ziyaret ettim onları. Sucuk sıyırıyorlardı ve paketliyorlardı.  Hoşuma gitti. Oturdum. Benim için yeni bir ortamdı. Çay içip sohbet ederken ben de sucukları orada sıyırma işinde yardımcı oldum.  Merhum Mehmet Küpeli gelip bizlerle sohbet etti. İki saatlik güzel bir sohbetten sonra başka bir terminim vardı vedalaşıp ayrıldım. Bir kişi daha vardı yanlarında adını unuttum. Almanya’ya kaçtı diye duydum… O gün sıcak bir çay  ile gerçekleştirdiğimiz kardeşhane sohbet farklı fikirler de olsak bile hoşuma gitmişti.  Daha sonra diğer alanlarda ticaret alanını geliştirdi merhum Küpeli…

„Vizyon“ Özal zamanında Özal’ın çok kullandığı çok popüler bir kelimeydi. Bizim kısa adı EATA adlı derneğin kurulmasında Özal’ın sadece manevi emeği  vardı ama maddi desteği yoktu…Ankara’da EATA’cılara bir ‘Vizyon’dan bahsediyordu…24 Ocak kararları ile Amerika’nın bir numaralı icracıydı…Daha sonra öğrendik. Ama yumuşak kucaklayan babacan bir yapısı vardı.

Berlin merkezli bu derneğin içişlerine ne dönemin ANAP’ı ne de başka partiler karışmıyordu. Herkes farklı görüşten gelip üye olabiliyordu.  O zamanlar ANAP tek başına iktidardı. Ama hala demokrasi Türkiye’de kör topal vardı. Kabul edelim…

Avrupa‘da  EATA adı altında yedi sekiz ülkede ayrı ayrı dernekler olarak kurulmuştu. İlk Avusturya yönetiminde sonra Avrupa Merkezi Berlin Yönetimi’nde yer aldım. Dernek birçok projeye Avrupa çapında imza atıyordu. Avusturya‘da çok ciddi projeler geliştirdik. Aksiyonlar ve protestolarımız ses getirdi.

Gençtik ama eğitim yanında Sivil Toplum Örgütü EATA ile topluma hizmet ediyorduk. Kimsenin elini taşın altına koymadığı dönemlerdi.

Rahmetli Özal‘ın  muhafazakar Başdanışmanı Viyana‘da Türkiye Vizyonu  adlı toplantı yapmak istiyormuş.

“Güzel bir yer olsun ve Türklerin güzel yerlere gelmesini istiyorum.” diyen Mehmet Küpeli adlı Milli Görüş’e yakın bir işadamı “Bu işi ancak Birol Kılıç düzenler. Takip ediyorum. Harika çalışmalar  yapıyor bu gençler ”  diyerek benimle  tanışmak istemiş. Yaşımız yirminin başları.

Projeleri getiriyor, arkadaşları motive ediyor ve bir yerinden ben ancak tutabilirim hep birlikte diyerek projelerin çok ses getirmesini sağlıyordum. Bir yandan ağır bir Viyana Teknik Üniversitesi Elektronik Haberleşme  ve Tıp Mühendisi Fakültesi öğrencisiydim. Ardımda 5 Semester İstanbul Tıp Fakültesi eğitimi vardı.

Tüm EATA’da görev almış arkadaşların hepsi masum, dürüst, pırıl pırıl ve hepsi gönülden çalışıyordu.
“ Başka Hicranlar olmasın” diye başlayan bir başörtülü evli hanıma yapılan saldırı ve haksızlık Avusturya‘da ve Türk basınında ses getirmişti. Viyana Ekonomi Üniversitesi’nde Türk vatandaşı öğrencilerin Irak Halepçe katliamından dolayı muaf oldukları öğrenci harçlarının kaldırılmasını isteyen bir Profesöre çok sert, medeni ve diplomatik bir metin yazarak, “asıl Alman öğrencilere Almanya’nın Halepçe katliamında kullanılan zehirli  gazı Iraklı Saddam‘a satmasından dolayı muaf olma durumunu kaldırın” demiştim.

Mektubumuzu binlerce basmış ve her yerde dağıtmıştık. Çok ses getirdi. Hem Üniversite Öğrenci Gazetesi hem Avusturya hem Türk basını yazmış ve geri adım atılmıştı. Bunun  gibi onlarca proje ile yolumuza devam ediyorduk. Hepsi fahri ve inanarak yaptığımız STK projeleriydi.

Viyana’da EATA’nın ‘modern Türkiye’nin kurucusu ve Kurtuluş Savaşı Önderi Atatürk’ konulu toplantılarımıza Avrupa’nın her yerinden katılım büyüktü.

Genç yaşta başladığımız yayıncılık ve ticari alanda başarılarımızın içinde  modern muhafazakâr ve laik genç Türk Üniversite öğrencileri vardı.

İşte böyle hızlı  fahri çalıştığımız bir ortamda merhum Mehmet Küpeli ile beni tanıştırdılar. Farklı bir insandı. Çok okuyamamış ama kendini, belli çok okuyarak yetiştirmişti. Ağzından çıkan  her kelimeye dikkat eden, basitliği sevmeyen, sıcak, dostça ve şefkatli bir dili vardı. Çalışmalarımızı ve bizi uzun zamandır takdir ile  takip ettiği belli oluyordu.

Sempatisi ve takdir ettiği insanlara başından itibaren hayranlıkla konuşması ve genç yaşımıza rağmen bu kadar sıcak davranarak,“ Birol kardeşim” diye başlayan konuşması ve ,“ bu organizasyonu mutlaka desteklemeni istiyorum. Sen bu işi yaparsın” diye bizi motive etmesi hoşuma gitmişti. Gözleri yalan söylemeyen, şefkatli babacan tavrı ve kendine güveni çok hoşuma gitmişti. Yapmacık değildi. Doğaldı. Tersi olsa itici gelirdi. Merhum Mehmet Küpeli sevdiği ve takdir ettiği insanlara çok şefkatli davranıyor ve kıymet veriyordu. Ondan bunu öğrenmek bile aslında benim için çok önemli kazançtı. Hatta bir ara onun o zamanlar salam sucuk atölyesini ziyaret ettik.  Hoşuma gitmişti ortam. Çalışmak, üretmek, sohbet ve güzel projeler. Kimse kimseyi değiştirmek istemiyordu.

Daha sonra  IGGÖ üzerinden Viyana’da din dersi öğretmeni ve Türkiye’de AK Partisi üzerinden kariyer yapan Gürsel Dönmez ile 1990 yıllarında Viyana Teknik Üniversitesi eğitimim sırasında sucuklar arasında tanışmıştım. Yer Mehmet Küpeli’nin yeriydi. Merhum Mehmet Küpeli’nin o zaman sucuk toptan işi ve küçük süpermarket içinde ismi vardı. Daha sonra Viyana’da din öğretmeni olarak kendisiyle her zaman dostça selamlaşıyor eskiye olan ahde vefadan ötürü kısa sohbetlerimiz oluyordu .

Dönmez daha sonra AK Partisi ile önemli mevkilere atandı.  Onunla Türkiye’ye gitmeden 16.Viyana’da ETAP lokantasında en son görüştüm. Heyecanlıydı, “ Birol bizi biraz güzel anlat. Sen beni tanıyorsun. Mutlaka bize yararı olur.“ dedi. Gürsel Dönmez’i mesafeli ve hep izleyen ve gözlemleyen bir insan olarak tanıdım. Her zaman mesafeli ama insani anlamda dostluk ilişkilerim olduğu Milli Görüş ve daha sonra AKP çizgisindeydi ama bu bizim birbirimizle saygılı medeni ilişkilerimizi etkilemiyordu. Tam tersine. Kamuoyun yararına açık ve sert analizlerimi ve her 1990 yıllarından bu yana çalışmalarımızı ve Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin haklı olduğu her davada diplomatik destek ve duruşumuzu çok biliyordu. Gürsel Dönmez ile kaleme  aldığım analizin haberini aşağıda bulabilirsiniz.

 

O dönem Avusturya şubesinin başkanı değerli ve örnek genç olarak tanıdığım Vedat Kurnaz arkadaşımızdı. Kurnaz, Viyana Teknik Üniversitesi bir üst dönemde okuyordu ve sevdiğim, saydığım ve çok dürüst ve değer verdiğim bir insandı. Babası üçüncü Viyana Keinergasse’de ATIB’in yönetimindeydi. Vedat da yapılmasını isteyince, tamam dedik. Birlikte biraz Türkiye’nin kaderini olumlu mu yoksa olumsuz mu değiştiren hep tartışmalı merhum eski ANAP lideri ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın adeta aklımıza soktuğu Vizyon kelimesiyle Vizyon adlı bir şirketi Vedat Kurnaz ile birlikte okurken kendi okuduğumuz Elektronik Yüksek Mühendisliği,  Biotıp Mühendisliği başta olmak üzere matbaa alanında daha çok makina, geniş elektronik aygıtlar araştırma, geliştirme, satın alma ve ihracat işinde uzmanlaşmış bir kurum kurduk ve iki yıl birlikte yürüttük ve şirketin tüm hisselerini daha sonra satın alarak iş hayatımıza mezun olduktan sonra devam ettik ve bu yüzden genç yaşta olmamıza rağmen elimizde sermaye oluşmuş ve hatta sponsorluk edecek düzeye gelmiştik.

Bu özgüvenle artı eğitim ve iş hayatının hızlı dünyasında toplantıya dünyanın en güzel otellerinden biri olan Hotel Imperial‘da derhal en güzel salonunda bir yer ayırt ederek ve tarihleri karşı taraf ile teyit ederek başladık. Bundan önce kamu yararına birçok organizasyon yaptığımızda, basına yansımasından ya da kendisi ziyaret ettiğinden merhum Mehmet Küpeli bizim gibi gençleri takdir ediyor , dostça yaklaşıyordu ve en önemlisi samimiydi. 1990 yılından daha sonraki otuz yılda birçok samimiyetsiz insanla tanışınca değeri şu anda daha çok ortaya çıkıyor merhum Mehmet Küpeli gibi insanların.

Davetiye ve dağıtımını yaptık ve  Hotel Imperial‘in en güzel salonunda güzel bir toplantı yaptık. Mehmet Küpeli‘yi en önde selamladık ve teşekkür ettik. Toplantıya takribi 200 kişi katıldı. Küpeli gelip bana sarıldı,“  teşekkür ederim ufak bir ricada bulundum, müthiş bir toplantı çıkardınız”  dedi.

Bizim açımızdan da prestijli bir yerde 1990 yıllarında dile kolay takribi 30 yıl önce böyle bir toplantı yaparak 20 yaşlarında  Avusturya Türk Toplumuna hizmet etmek büyük bir mutluluk idi. Bu tür toplantıların Viyana’da ilk de defa şaka yapmıyorum 1990 başlarında Imperial otelde yapılması özgüven ve örnek teşkil etmesi açısından önemli idi.

Küpeli bu projenin sponsorlarından biriydi. Benim de kendi işim olduğu için bir kısmını kendim üstlendim. Prestijli toplantıyı borçsuz harçsız hallettik.

Yoksa derneğin bu  işi yapacak parası yoktu. Zaten bu işler böyle olur. Eller cebe atılması gerekiyor. Tüm projelerimiz için ilk başta kendimiz elimizi cebimize atmamız gerekiyor. Ona buna yalvararak bu işler olmaz. STK üzerinden proje adı altında para kazananları görünce insan şaşırıyor.

Güvenilir dernek bu işleri üstlenir ve sponsorları dışardan  bulur ve derneğin temsilcileri ve yönetimi bu işten para kazanmaz. Önemli kural.

Merhum Mehmet Küpeli ile yollarımız hep kesişti. Bazen Cuma namazlarında bazen de başka toplantılarda. Mesafeli dostça abi kardeş ilişkilerimizde onun içten gülüşü ve benim koluma girişi ve samimiyeti gerçekti. Sahte değildi. Farklı siyasi kulvarların insanı olsak da birbirimize hep saygı, sevgi ile yaklaştık.  Merhumun kalbimin hep sıcak bir yerinde yeri vardı. Aklıma gelince hayır duasını içimden eksik etmezdim. Bazı insanlar iz bırakır. İşte Küpeli öyle bir insandı.  Sohbetlerinde duygusaldı.  Derinliği vardı ama hep bir yön vardı. Daha sonra Viyana‘da açtığı süpermarketleri ve toptancılık işini bir anda bırakıp Türkiye‘ye gitmeden önce bir ara görüştük. Bir toplantıda görüşmüş ve özel araba ile aynı yönde gideceğimizden eve giderken yine güzel bir sohbete koyulmuştuk. Mesajları önemli idi. Onun yanında geçen zamanda insan isterse çok şey öğrenebilirdi. Onun dinlemeyi de seviyordum. Bu kadar zor ortamlardan gelip kendini yetiştirmesini önemli buluyordum.

Sevdiği ve takdir ettiği insanlara bunu belli ediyordu. Ben de onun bu halini hep sevdim ve saydım.

İş ilişkimiz hiç olmadı. Beni kazanmak istedi ama ben ticari ve yayıncılık alanlarında çalışıyordum, alanlarımız farklıydı. Onun dostluğu, sohbetleri ve arada sırada görüştüğümüzde şefkatli gülüşü  aslında rahmetli babamı hatırlatıyordu. Babam gibi sigara içiyordu…

Türkiye’ye gitti hiç görüşemedik. Sıkı bir AK Partili ve Erdoğan dostu idi..

Farklı fikirlerde olmamızın birbirimize olan saygı ve sevgimize hiç etkisi olmamıştı. Tam tersine. Farklı bir insandı…

Hep sordum onu. En son bundan bir yıl önce yazın Gumpendorfer Caddesi‘nde bir terzi dükkânının önünde sigara içerken gördüm. Sarıldık, kucaklaştık. Sanki niye son yıllarda hiç görüşmedik gibi sitemde bulundu. Sarsılmış bir hali vardı ve, „…senin gibi farklı  ve illa bizim gibi düşünmeyen insanlara ihtiyacımız var Türkiye’de. Hatalar yaptık.“ dedi.
Detayına giremedik…

Konuşmaya başlamadan önce görüşmek dileğiyle telefon numaralarımızı  tekrar bıraktık ve güncelleştirdik.  Yıl 2020. Dile kolay 30 yıl ve o an görüştüğümüzde sanki dün gibi birbirimizi gördüğümüzde samimi, içteni sarılmak. Karşılık beklemeden saygıya dayalı bir dostluk.

Kucaklaştık ve ayrılırken şunları sanki son görüşmemiz gibi ifade etti : “Mutlaka görüşelim. Seni Türkiye’de bekliyorum değerli dostum. Çalışmalarınla farklı yerlerde dursak bile, içtenlikle söylüyorum, seni  üniversite yıllarından bu yana takip ettiğim için gurur duyuyorum. Bizi bile, zamanında bizim için önemli olan dönemin Cumhurbaşkanı danışmanı bir konuğumuzun konuşmacı olarak gelmesini istediğimiz anda Viyana’da Hotel Imperail gibi dünyanın sayılı otelini seçerek samimi bir şekilde tüm organizasyonu dernek olarak üstüne alarak çok kaliteli bir program yaparak desteklemiştin. Karşılıksız. Hatta cebinden tüm masraflara ortak olarak. Değerini bilemediysek kusura bakma.  Hakkını helal et dostum. Sen yolundan devam et. Allah yolunu açık etsin.” dedi.

Kısa süre sonra vefatını öğrendim… Hakkım helal olsun değerli dostum. Bazen bazı insanlarla yapılan kısa süreli görüşmeler ve projeler, o insanın samimi ve kıymetli olmasıyla insanı geliştiriyor ve dostluğu size manen zenginlik katıyor ve onu arada sırada görseniz bile mutlu oluyorsunuz. Karşılıksız. Dostça. İnsanca.

Bilmiyorum…
Yüreğim yandı…
Göz yaşlarımı tutamıyorum.
Biliyorum çok sevdiğim insanlara karşı samimi, içten ama o kadarda keskin ve sert bir insanım.
Herkes hakkında bu satırları zaten yazamam. Bazı insanlar insanın kalbine „insan“ olarak dokunabiliyor.
Sanki çok yakın bir dostumu kaybetmiş gibi kederliyim Viyana’da…

Farklı insan Mehmet Küpeli için Cenabı Allah’tan  gani gani rahmet ve yakınlarına  içtenlikle başsağlığı dilerim.

Mekanın firdevsi cennet olsun.

Birol Kılıç, Viyana, Analiz ve gözlemler, 23 Mart 2020

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien