Avusturya Dışişleri Bakanı Schallenberg’den dikkat çeken mesajlar

Schallenberg,  Avusturya Dışişleri Bakanlığı’nda Avusturya’nın prestiji yüksek „Verband der Auslandspresse in Wien“ üyelerine özel bir toplantısında Birol Kılıç’ın da sorularını cevaplarken, „Pandemi ve  Ukrayna Rus savaşından sonra Avusturya en azından önemli bir şeyi yeniden keşfetti: “ Mozartkugel…“ dedi.
( Mozartkugel : Mozart resimli çikolata toplarımız yani  Mozart isimli çikolata ile diplomasi toplarımız var. Mozartkugel çikolata, antep fıstığı, badem ezmesi ve nugadan yapılan bir şekerlemedir. Salzburglu şekerlemeci Paul Fürst tarafından 1890 yılında yaratılmış ve adını neredeyse 100 yıl önce ölen besteci Wolfgang Amadeus Mozart ‚tan almıştır. Orijinal adı Mozart-Bonbon’dur)

Birol Kılıç, Viyana’dan analiz ve gözlemler, 

Türkiye ile Avusturya arasında oynanması beklenen maç öncesinde, 1 Temmuz tarihinde Dışişleri Bakanlığı’nda Viyana Yabancı Basın Derneği üyeleriyle bir araya gelen Dışişleri Bakanı Schallenberg, maçı sabırsızlıkla beklediğini ve çok sayıda Türkiyelinin de yaşadığı Brunnengasse’de maçı izleyeceğini söyledikten sonra ertesi gün 16. Viyana Yppenplatz´da arkadaşlarıyla sade bir şekilde maçı izledi.

Dışişleri Bakanı Schallenberg, çeşitli güncel konulara ilişkin yaptığı bilgilendirmenin ardından Dışişleri Bakanlığı’nda uluslararası basının ve bizlerin son Türkiye ziyareti, Suriye ve mültecilere ilişkin sorularını da yanıtladı. Dışişleri Bakanı Schallenberg, Ankara ziyaretinde ayrıca Anıtkabir’i ziyaret etmiş ve Anıtkabir özel defterine “Atatürk zamanında Avusturya ile 1924 yılında imzalanan dostluk anlaşmasıyla dostluğumuz ilelebet mühürlenmiştir” diye not düşmüştü. Mayıs 2024 Yeni Vatan Gazetesi bunu manşetine taşımıştı. Aradan takribi bir buçuk ay geçtikten sonra Schallenberg ile Dışişleri Bakanlığı’nda görüşme imkanı bulduk.

 

Dışişleri Bakanı’nın Türkiye Ziyareti nasıl geçti?

Uluslararası basına çeşitli konularda brifing veren Dışişleri Bakanı Schallenberg, önümüzdeki günlerde Yunanistan ve Kıbrıs’ı ziyaret edeceğini, zira her iki ülkenin de Avusturya gibi düzensiz göç akınlarından ve Suriye’den gelen mültecilerden etkilendiğini vurguladı. O iki ülkeyi ziyaret etti.

Yine bizim Suriye konusunda Avusturya ya da AB’nin doğrudan Suriye ile görüşmesinin daha iyi olup olmayacağı konusunda sorumuz şuydu: „Suriye Devlet Başkanı Esad’ın daha önce Türkiye ile görüşmeye hazır olduğunu açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün Suriye’ye çok olumlu bir mesaj gönderdi. Suriye’den gelen yasadışı göç akınları ve ülkedeki göçmenlerle ilgili Suriye sorunu belki de AB ve Türkiye’nin Suriye ile doğrudan temas kurmasıyla çözülebilir. Siz Avusturya olarak ve akabinde AB bunu düşünüyor musunuz? Çünkü Avusturya Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Sayın Karner, Suriye’den gelen yasadışı göçmenleri haklı olarak Suriye’ye geri göndermek istiyor çünkü oradaki savaş birçok bölgede çoktan sona erdi“.

Cevap dikkat çekiciydi.

Schallenberg’den  Fidan’a övgü

Schallenberg, Türkiye ziyaretinin, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı birebir görüşmenin çok olumlu geçtiğini Uluslararası basının önünde sorumuz üzerine vurgularken,
„Kendisiyle kimsenin olmadığı bir ortamda( Unter vier Augen)  dostça fikir alışverişinde bulunduk.“ dedi.

Dışişleri Bakanı Schallenberg, Türkiye’ye yaptığı son ziyaret ve özellikle de daha önceki MİT başkanlığı görevinden önce en iyi istihbarat şefi olarak nitelendirdiği Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la özel olarak gerçekleştirdiği çok iyi diyalog ortamı hakkındaki soruya şu yanıtı verdi: „Türkiye burada çok büyük bir rol oynuyor. Suriye konusunda, yaptırımların kaldırılmasından bahsetmiyorum, önce Esad ile iletişim kurmaktan bahsediyorum. Esad’ın yerine geçemeyiz. Lübnan ve Suriye’de yaşananlar nedeniyle AB’de bunun sonuçlarını yaşayan ilk hukuk devleti biziz. Yakın doğuda olan olayları Viyana’da en hızlı ve etkili şekilde biz hissediyoruz. Tarihten gelen bir sorumluluk altındayız.  Biz bu bölgelerde bir çözüm ve barış istiyoruz. Belki önümüzdeki birkaç hafta içinde Suriye konusunda tarafımızdan atılmış önemli  şeyler duyacaksınız.“

Dışişleri Bakanı Schallenberg sözlerine şöyle devam etti :  „Üç ya da dört yıl önceki duruma geri dönmek istemiyoruz. Komşu ülkelerimizden gelen 112.000 düzensiz göçmen, bunların 75.000’i kayıtlı değil, sığınma hakkı da verilmiyor ama çeşitli yollarla Avusturya’da kalıyorlar. Komşularımıza burada ihtiyacımız var ve bu yüzden Romanya ve Bulgaristan da burada kalıyor. Çünkü bu ülkelerden gelen göç akımları, AB dışındaki vetomuz nedeniyle şimdilik Schengen bölgesinden buraya geliyor.  Avusturya olarak yasadışı göçmenlerle büyük sorunlar yaşıyoruz. Tekrar olacak  AB’de bu ülkelerden gelip kalmak isteyen ilk anayasal demokratik devlet biziz. Bugün Schengen sınırlarının yüzde 25’i Fransa’da olduğu gibi polis ya da asker tarafından kontrol ediliyor.“

İnsan kaçakçılarına uyuşturucu kaçakçıları gibi muamele edin

„İnsan kaçakçılarına uyuşturucu kaçakçıları gibi muamele etmeliyiz. İnsanlardan ve devletlerin zararına para kazanıyorlar. İnsan kaçakçılığı ile yasadışı göç akışına değil, yasal göçe ihtiyacımız var.“ diyen Schallenberg , „Çok fazla duygusal olmak iyi değildir. Hollanda ile birlikte en az göç alan iki ülkeyiz ama şimdi çözülmesi gereken büyük sorunlarımız var. Çünkü Schengen bir ev gibidir ve tüm dış kapılar güvenli ve güvenilir olmalıdır. Şu anda durum böyle değil.“

ÖVP-Yeşiller koalisyon hükümetinde en fazla deneyime sahip olan Schallenberg, özellikle pandemi ve Ukrayna’daki savaştan sonra Avusturya’nın deneyimlerinin çok ılımlı, tipik olarak sadece olumlu olmayan bir şekilde olduğunu vurguladı: „Pandemi ve Ukrayna’daki savaştan sonra Avusturya olarak sanki cennetten kovulmuş‚ gibiyiz. Çok şey değişti. Bu manevi belirsizlikten ve bu sorunlardan kurtulmak için Batı’nın entelektüel ve felsefi olarak bu sorunlarla ilgilenmesi ve kendini yukardan değil eşit seviyede olacak şekilde diğer ülkelerle ilişkisini geliştirmelidir.“

„Kanun dışı Avusturya’da kalan Suriye ve Afganlılar hangi ülkeye yollanıyor ?“

Schallenberg kendisine , “ Acaba sayın Dışişleri Bakanı Fidan ile Ankara’da bu özel görüşme anlarında, Avusturya’dan mahkeme kararlarıyla Afganistan ve Suriye’ye yollanması gereken söz konusu ülke vatandaşı kişilerin o ülkelerin güvenilir ülke olmaması nedeniyle Türkiye’ye yollanması konusu konuşuldu mu“ şeklinde yönelttiğimiz soruyu, „Hayır. Daha çok genel konular konuştuk.“ biçiminde cevapladı.

Avusturya’da son zamanlarda basına yansıyan haberlerde, otuza yakın (belki daha fazla) Suriye ve Afgan asıllı kişinin, Avusturya’dan çeşitli suçlara karıştıkları veya ceza alarak kamuoyu için tehlike yarattıkları için sığınmacı ve koruma statüsü hakları kaldırılarak yurtdışına yollandığı açıklandı ama hangi ülkeye yollandıkları açıklanmadı. Bu konuda geçtiğimiz aylarda Avusturya İçişleri Bakanı Karner, İçişleri Bakanlığı’nda bir basın görüşmesinde bu kişileri „Güney Doğu Balkan ülkelerine yolluyoruz“ diye mealen bir ifade kurduğunda kendisine bu konuda yönelttiğimiz “ Bu kişiler Avusturya’dan direk Türkiye’ye mi yollanıyor ?“ sorumuz karşısında yanında bulunan basın danışmanından yardım istedi. Basın sözcüsü, “ Romanya ve Bulgaristan’a yolladık“ cevabını vermişti.

Macaristan’ın ikili siyasetleri 

Son zamanlarda AB ülkelerinde yeni kanunlar ile kendi sınırları içinde yakalanan iltica veya sığınmacıların geldikleri ülkelere yollanması için kişi başına yüksek paralar ödeneceği konusunda kanunlar çıktı. Bu kanunların çıkmasında haklı olarak Avusturya özellikle Macaristan’dan gelen ve aslında orada kalması gereken mülteci ve sığınmacılar yüzünden başı ağrıyan birinci ülke. Macaristan bir AB ülkesi olarak hem hiç bir mülteci ve sığınmacı kabul etmiyor bir de bunları 2015’ten itibaren Avusturya’ya yollaması kanunen yasak ve sorunlu. „Macaristan bir yandan Türkiye ile Orban’ın ‘Biz Türk asıllı Kıpçak Hristiyanlarız. Atilla’nın torunlarıyız gibi’ Türklere hoş ve sempatik gelen teraneleri ve bir yandan AB’den en fazla göçmen ve iltica düşmanlığı içeren artı ‘Biz Macaristan olarak Hristiyan AB’yi koruyoruz’ gibi Türkiye’yi dışlamayı bırakın özünde Osmanlı’dan kalma başta Avusturya’nın ve balkanların korkularını ateşleyen siyaseti ile aslında Türkiye çıkarlarına ters bir siyaset gütmüyor mu?“ diye bir soru sorsak cevabını dostumuz (!) Macaristan Başbakan´ı Viktor Orban nasıl verirdi ? Avusturya da Orban’ın bu siyasetinden rahatsız. İdare ediliyor. Çünkü Avusturya’daki demokrasiyi bile tehdit eden siyasetleri var.

Ortada ayrıca  mülteci ve sığınmacılar üzerinden büyük rüşvet ve paralar dönüyor ve ülkelerde siyasetçi ve bürokratlar para için bunu halka ve parlamentolarına sormadan işleme sokabiliyorlar.

Mesela Avusturya İçişleri Bakanı Gerhard Karner (ÖVP) Federal Göç ve İltica Dairesi’ne koruma statüsüne sahip kişiler için iptal işlemlerinin başlatılması talimatını verdi. Bu yasal olarak mümkün. Ancak bu kişilerin ne Suriye ne de Afganistan gibi sınır dışı edilmesi bir sorun teşkil ediyor. Çünkü birçoğu Avusturya’da ikincil korumaya sahip. Bu da Suriye ve Afganistan gibi menşe ülkelerinin güvenli olarak sınıflandırılmadığı anlamına geliyor. Bu nedenle onları sınır dışı etmek AB İnsan Hakları Sözleşmesine aykırıdır. Hiç kimse ölüm cezası, işkence veya diğer insanlık dışı ya da aşağılayıcı ceza veya muamele riskiyle karşı karşıya olduğu bir ülkeye sınır dışı edilemez. Ama bu otuz Suriye ve Afganlı kişi şimdi bu haklarını kaybettiler ve hangi ülkeye yollandı ve yollanıyor ?

Rusya Ukrayna

Dışişleri Bakanı Schallenberg, Rusya lideri Putin’in sadece Ukrayna’ya karşı savaşını sona erdirebileceğini, bunu halkına söylemesine bile gerek olmadığını açıkladıktan sonra, „Ancak Ukrayna savaşı yarın bitirirse, o zaman Ukrayna’nın varlığı yarın sona erecektir. Ukrayna’nın kararına saygı duymak zorundayız. Vazgeçmedikleri sürece biz de onları destekleyeceğiz. Öbür taraftan Ukrayna ve Rusya’nın komşu olmaya devam ettiğini unutmamalıyız. Rusya’nın da AGİT’ten çıkmasını istemiyorum. Bunu iliklerime kadar bir transatlantikçi olarak söylüyorum. Tchaikovsky ve diğerleri gibi klasik Rus müziği dinlemeyi seviyorum. Her zaman başka ülkelere ders vermek ve ahlak dersi vermek zorunda değiliz.“ ifadelerinde bulundu.

Schallenberg ve iç politika

Dışişleri Bakanı ve ÖVP’li isim, 2024 seçimlerinden sonra Avusturya’da Dışişleri Bakanı olarak kalıp kalmayacağı ve ÖVP’nin tüm seçim tahminlerinde ilk sırada yer alan Kickl yönetimindeki FPÖ ile seçimlerde ve koalisyonlarda şansının ne olduğu sorusuna şu yanıtı verdi: „Seçim tahminleri parfüm gibidir. İçinize çekebilir, koklayabilirsiniz ama içemezsiniz. Bir ay önceki son AB seçimlerinde olduğu gibi. FPÖ ve ÖVP arasında büyük bir fark öngörülüyordu. Peki ne oldu? Yüzde yarım puan FPÖ önde çıktı. ÖVP sonbahardaki seçimleri Avusturya’da kazanarak bu seçimlerden birinci parti olarak çıkacaktır. Ardından koalisyon görüşmeleri yapılacak, ben de tecrübemle bu görüşmelerde yer alacağım ve en sonunda kimlerin bakan olacağına karar verecek. Son beş yıl başta pandemi ve savaşlar benim üzerimde de derin izler bıraktı. Dışişleri Bakanı olarak benim için en önemli şey başım dik bir şekilde sorumlu olduğum makamdan ayrılabilmek ve işimi son gününe kadar  tamamlayabilmektir. Dışişleri Bakanı olarak aday gösterilirsem, Avusturya Cumhuriyet’ine hizmet etmekten mutluluk duyacağım. “

Schallenberg, Viyana’daki Yabancı Basın Derneği’nin Kickl yönetimindeki FPÖ’de yer alıp almayacağı sorusuna şu yanıtı verdi: „Hayır, Kickl ile yapılacak bir devlet yok. Ama Kickl’siz FPÖ benim için sorun değil“ dedi.

Nükleer silahlar yerine Mozartkugeln
Dışişleri Bakanı röportajını gazeteciler için oldukça ilginç bir açıklama ile bitirdi: „Bizim megafon politikamız yok. Bütün ülkelerle çok önemli konuları sert bir şekilde tartışarak görüşüyoruz ve %99’u basına yansımıyor. Bu konuştuklarımızın hepsini unutuyoruz.  Ben Dışişleri Bakanlığı’nda basın sözcüsüyken de durum böyleydi.  Her şeyi unutuyoruz. Kamuoyuna yansıma yok. Avusturya olarak nükleer silahlarımız yok ama „Mozartkugeln „( Mozart resimli çikolata toplarımız) var.

Dışişleri Bakanı „nükleer silahlar“ yerine „Mozartkugeln“ hakkında konuştuğunda manevra alanı kalmıyor. 2004’ten itibaren eski Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik’in ve ardından eski Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger’in genç basın sözcüsü olarak, bir bekçi köpeği olarak radarımızda. Özellikle Avusturya’da Dışişleri Bakanlığı’na Dışişleri Bakanı kadar deneyim, bilgi, süreklilik, yüksek kontrollü duygusallık, entelektüellik ve gizlilik getiren kimse yoktur.
(Birol Kılıç, Viyana’dan analiz ve gözlemler, Neue Heimat Zeitung, 2 Temmuz 2024)

Not
Eski Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik ile basın sözcüsü 2008 Şubat ayında konuğumuz olmuş ve yanında basın sözcüsü olan genç Alexander Schallenberg eşlik etmişti. Yeni Vatan Gazete Şubat 2008 sayısında Aralık 2005 sayılarında bu konularda yayınlarda bulunmuştu.

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner