
Birol Kılıç
Şu anda “Benim Avusturya’m” (Mein Österreich) adlı yeni bir kitap üzerinde çalışıyorum.
Bu çalışmada, Avusturya’da geçirdiğim son 30 yıldan fazla zamana yayılan kısa anılarımı, gözlemlerimi, izlenimlerimi ve hikayelerimi bölüm bölüm özetlemek ve tarihe not düşmek üzere ardımda bir eser bırakmak amacıyla kitabımı merkezi Viyana’da olan „Neue Welt Verlag“ adlı yayınevi üzerinden yayınlamak istiyorum. Özellikle siyasiler, bürokratlar ve iş dünyasında görüştüğüm konuştuğum önemli kişiler ile anekdotlarım önemli olsa gerek?
Avusturya’ya (Viyana şehrine) geldikten takribi 5 yıl sonra, sadece TU Wien’den mezun olmakla kalmadık, aynı zamanda birinci bölgede başarılı bir şekilde bir şirket ve yayınevi kurduk. İlk etapta her şeyi kime borçluyuz? Elbette demokratik ve çoğulcu bir hukuk devleti olan Avusturya Cumhuriyeti’ne, aileme ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ne.
Viyana Teknik Üniversitesi Elektronik Fakültesi’nde 19 yaşlarımda öğrenci olarak başladığım bu süreçte STK’larda aktif olarak görev aldım ve aynı zamanda genç yaşta kurduğum işimle yayınevi sahibi ve yatırımcı olarak her zaman hayatın içinde aktif oldum. Zaten İstanbul’da lise çağlarım oldukça aktif geçmişti. Bu aktifliğimizin temelini tabii ailem, akrabalarım ve kıymetli arkadaşlarım sayesinde başardım. Başarılı bir üniversiteye giriş sonrası başladığım İstanbul Tıp Fakültesi ve daha sonra Zürich Teknik ETH ve Viyana Teknik Üniversite’si maceralarımın sonunda bir girişimci, yayıncı, yatırımcı ve STK adamıydım, ki bugün hala öyleyim. İnsanlar bana hep şunu soruyor: “Avusturya’da aslında ne okudun? Avusturya’da hiç eğitim aldın mı?”
Haklı bir soru, çünkü kendim ve özel hayatım hakkında çok az şey anlatıyorum, ancak her zaman başkalarını dinlemeye, onlara ses vermeye veya onların dertlerini sözlü artı yazılı anlatmaya çalışıyorum. Dile kolay 35 yıl. Bu nedenle takribi on beş yıl önce “Einspruch” ( İtiraz) adında bir dergi bile kurdum ve bu dergi, 25 yıl önce kurulan “Neue Heimat Zeitung” (“Yeni Vatan Gazetesi”) ve 24 yıl önce kurulan “Neue Welt Verlag” ile birlikte halen varlığını sürdürüyor. Yanlarına bir de Türkische Allgemeine gibi Almanca ciddi bir yayın kurduk. Daha aktif olmaları gerekiyor. En büyük sorun yetişmiş, ayakları yere değen, liyakatlı çalışan…
Diğer işlerime girmiyorum.
Şu anda hikaye aslında çok kısa, detaylar yok (elbette kitapta daha detaylı).
Yüksek puanlarlar girdiğim İstanbul Tıp Fakültesi’nde (“ÇAPA TIP”) beş dönem okuduktan sonra, tıp alanında kendime kişisel bir gelecek görmediğimi fark ettim ve gerçek mesleğimi aramak üzere yola çıktım… İstanbul Çapa Tıp o zamanlar oldukça iyi bir eğitim veriyordu ve bu satırın yazarı için oldukça kolaydı. Çünkü yüksek puanlarlar seçilmiş olarak orada okuyorduk. Mezun olmak bizim gibi antrenmanlı, çok okuyan, araştıran ve dikkatli gençler için sorun değildi. Genç yaşta başladığım İstanbul Tıp Fakültesi’ni beşinci sömestirde dondurdum ve ver elini yurt dışı… Zaman Özal zamanı ve onun, „Benim memurum işini bilir“ dediği ve rüşvetin ve yolsuzlukların meşrulaştırıldığı yıllar. Hoşuma gitmemişti. Zürich’de hatırlıyorum uçaktan indiğimde Bern’e gidene kadar o genç yaşta Türkiye’de bu yolsuzluk kavramından rahatsızlığımı anlattım. Ertesi gün Zürich ETH Üniversitesi’ne termini yapmıştım. Daha sonra kısa adı EATA olan Avrupa Türk Akademisyenler Birliği Avusturya bacağının kurucuları arasında olarak merhum Turgut Özal’ı tanışma fırsatı buldum. Değişik bir insan. Günümüz Türkiye’si içinde inanın pırıl pırıl bir insan. Bizleri hiç bir zaman ANAP’lı yapmak istemedi. 24 Ocak kararları Türkiye’nin anasını ağlatmıştı, bunun yanında daha neler neler anlatılıp eleştirilebilirdi ama partizancı değildi, liyakat dendiğinde ayakkabı markası gibi bakmazdı. Rahmetli Adnan Kahveci’yi Kartal’dan tanıyorduk. Kendimize örnek alıyorduk. Basket oynarken yanımıza gelirdi, konuşurduk. Hepsini anlatacağım…
İstanbul Tıp Fakültesi’nin ardından Zürih Teknik Üniversitesi’ne (ETH) ve ardından Viyana Teknik Üniversitesi’ne geçtim ve başarılı bir öğrencilik hayatının ardından Yüksek Haberleşme ve Tıp Mühendisi olarak mezun oldum. Eğitimimin sonunda, TU Wien Elektrik Elektronik Mühendisliği Fakültesi benden tüm öğrenci arkadaşlarım adına mezuniyet konuşması yapmamı istedi. Üniversite eğitimim esnasında tüm Teknik Üniversite kampüsünün ORACLA adminiydim artı STK çalışmaları yürütüyordum. Üniversite mezunları adına konuşmak tabii benim için büyük bir onurdu. Bana güvenip teklif etmeleri hoştu. Daha sonra Avusturya Bilim Akademisi teklifleriyle, Kültür ve Bilim Bakanlığı oluru ve Cumhurbaşkanı’nın Avusturya resmi gazetesinde yayınlanan bir kararname ile özel bir günde hazırlanarak verilen Profesörlük ünvanı.
Viyana Teknik Üniversite’si TU Wien’de bana çok şey öğreten ve yol boyunca bana çok rehberlik eden hocalarıma hâlâ minnettarım. Tabii ki aynı şey İstanbul Tıp Fakültesi’ndeki hocalarım için de geçerli. Eğitimimin sonunda elektronik fakültesi mühendisliği, yüksek mühendis ve yüksek biyomedikal mühendisi olarak mezun oldum. İstanbul Tıp Fakültesi’nde beş başarılı dönemi ve çok sayıda sınavı tamamlamam boşuna değildi. Genç yaşlarda öğrendiklerimin hepsi bana ileriki yıllarda sanki yol, su ve elektrik gelircesine çok yararı oldu. İstanbul Tıp Fakültesi’nde merhum Prof. Dr. Özcan Köknel en sevdiğim hocamızdı. Müthiş kıymetli bir insan. Mekanı firdevsi cennet olsun.
Profesyonel kariyerimin başında, Yüksek Elektronik Haberleşme İletişim Mühendisliği ve Yüksek Mühendis Biyomedikal Mühendisliği alanında hem ulusal hem de uluslararası alanda bir girişimci olarak çalıştım ve böylece Avusturya’ya 1990 yıllarından sonra özellikle ihracat alanında küçük sayılamayacak ama ciddi bir katkıda bulundum. Bu tarafım pek bilinmiyor. Bilinen daha çok kamu yararına yayıncılık ve STK çalışmalarımız. Daha iyi.
Bu harika zamanlara dair çok güzel anılarım var ve burada, demokratik, anayasal ve laik Avusturya Cumhuriyeti’nde bu fırsatlara sahip olduğum için minnettarım ve gelecekte de sahip olmayı umuyorum.
Bizim de anlatacak küçük ama tatlı hikayelerimiz var.
“Benim Avusturya’m” adlı eserimizde buluşmak üzere.
Birol Kılıç, Viyana 17.12.2024