„Trump Suudiler için neden çok iyi?“

"Rusya ve ABD, Riyad'da Ukrayna'nın ve dolayısıyla Avrupa'nın geleceğini tartışıyor. Veliaht Prens Muhammed bin Selman diplomatik bir fail olarak parlıyor." analizi Avusturya'nın Der Standart Gazetesi yakın doğu uzmanlarından bayan Gudrun Harrer'e ait.

Der Standar’da „Donald Trump Suudiler için neden çok iyi?“ başlığıyla 18.Şubat.2025’de yayınlanan analizi Yeni Vatan Gazetesi sizin için Türkçeye çevirdi.

„Donald Trump Suudiler için neden çok iyi?“

Gudrun Harrer,  Analiz, Der Standard, 18.02.2025

Genellikle MbS olarak anılan Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, konu Washington’daki başkan arkadaşına geldiğinde belli bir acı çekme kapasitesi gösteriyor. Donald Trump’ın ilk döneminde MbS’nin Beyaz Saray’a yaptığı ziyaretin görüntüleri unutulmuş olabilir; ABD Başkanı, yanında oturan Suudi Arabistan’ın fiili yöneticisine satmayı planladığı silahların sergilendiği panoları sunmuştu. Ancak daha birkaç hafta önce Trump, veliaht prensin ABD’deki Suudi yatırımlarını 600 milyar dolardan bir trilyon dolara “yuvarlaması” halinde Riyad’ı ziyaret etmeye tenezzül edeceğini şöyle ifade etti: “Bence Sudi Arabistan’da bu teklifimi kabul edecekler, çünkü onlara çok iyi davrandık.” Neyin iyi davranması bu? Mesela 11 Eylül terörünün altında Sudi Arabistan’ın resmen çıkıp üstünün kapatılması mı?

Trump Suudilere iyi davranmaya devam ediyor. Riyad’ı diplomatik bir merkeze, MbS’yi de büyük bir hamleye dönüştürüyor. Salı günü ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Rus mevkidaşı Sergei Lavrov ile Riyad’da ilk kez bir araya gelerek dünyayı tartıştı ve belki de Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında Suudi başkentinde yapılacak bir zirveye hazırlık yaptı. İki otokratın -ABD Başkanı da Putin gibi benzer özellikler gösteriyor- üçüncü bir buluşması Ukrayna’nın ve dolayısıyla Avrupa’nın kaderini belirleyebilir. Bu arada Suudi Kamu Yatırım Fonu (PIF) tarafından düzenlenen ve petrol devi Aramco’nun da katıldığı büyük bir yatırım konferansı Çarşamba günü Miami’de başlıyor. „Kötülük düşünen bir haydut olsun“ atasözü geliyor insanın aklına.

Arap dünyasının lideri

İlk yurtdışı ziyaretini 2017 yılında İsrail ve Suudi Arabistan’a yapan Trump, göreve başlamasının ardından başkan olarak ilk telefon görüşmesini Suudi veliaht prens ile gerçekleştirdi. Muhammed bin Selman, artık kendisinden nadiren haber alınan 89 yaşındaki babası Kral Selman’dan günlük işleri tamamen devralmış durumda. MbS, Suudi Arabistan’ı tamamen yeniden organize etmeye ve Arap dünyasının lideri olarak konumlandırmaya çalışıyor. İslam artık  selefi vahabi Sudi Arabistan’da  bir rol oynamıyor ve krallıkta giderek daha fazla özel alana itiliyor. Arap milliyetçiliğinin beşiği olan Suriye’de yeni HTŞ ( önceden Al Nusra) iktidarıyla tam tersi bir yeniden  selefi İslamlaştırma sürecinden geçtiği düşünüldüğünde bu durum daha da ilginç bir hal alıyor.

Joe Biden’ın Beyaz Saray’da olduğu dönemde ABD-Suudi ilişkileri zor bir dönem geçirdi, her ne kadar Biden 2018’de gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi konsolosluğunda öldürülmesinin ardından Suudi Arabistan’a karşı tutumunu yumuşatmış olsa da, 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından Suudi Arabistan’ı eleştirdi.. Avrupa’daki savaşla birlikte, Opec+’da Rusya’ya üye olan Suudi Arabistan, stratejik nedenlerin yanı sıra petrol fiyatı nedeniyle de Biden için bir kez daha önemli bir ortak haline geldi. Bu aynı zamanda Trump için de bir sorun. Riyad daha fazla üretim yaparak fiyatları aşağı çekme konusunda pek istekli davranmadığı için Trump Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda yaptığı konuşmada Suudilerin “pek sevgi göstermediğinden” yakındı.

Ancak Trump, Suudi veliaht prensin diplomatik olarak parlamasına izin vermenin karşılığında sevgi ve iyi anlaşmalardan daha fazlasını istiyor: Suudi Arabistan, görevdeki ilk döneminde başlattığı ancak tamamlayamadığı Orta Doğu planının merkezinde yer alıyor: Suudi Arabistan’ın 2020’de İsrail ile üç Arap ülkesi (Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Fas) arasındaki ilişkileri normalleştiren İbrahim Anlaşması’na katılması gerekiyordu. Ancak Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki terör saldırısının ardından İsrail’in Gazze Şeridi’nde başlattığı savaş, Suudi Arabistan için siyasi bedeli önemli ölçüde yükseltti.

Trump’ın Gazze planı

Buna bir de Trump’ın Gazze Şeridi’ndeki Filistinli nüfusun yeniden yerleştirilmesi ve başka ülkelere nakledilmesi konusundaki ısrarı eklendi. Suudi Arabistan, diğer tüm Arap devletleri gibi bunu derhal reddetti. Buna ek olarak, şu anda Trump’ın Batı Şeria’nın geleceğine ilişkin açıklayacağı kararı bekliyorlar: İsrail sağının istediği gibi İsrail’e ilhak için yeşil ışık yakıp yakmayacağı.

Bazı gözlemciler Trump’ın İsrail hükümet başkanı Benjamin Netanyahu’nun istediği her şeyi kabul edebileceği ve Muhammed bin Selman’ın bir tür kurtarıcı olarak müdahale edip en kötüsünü önleyebileceği ve karşılığında İsrail ile ilişkileri normalleştirebileceği senaryosunu mümkün görüyor.

2020 yılında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İsrail’in İbrahim Anlaşması’nın imzalanması karşılığında Batı Şeria’daki ilhak planlarından vazgeçme sözü verdiği haberini yaydı. Ancak İsrail bunu yalanladı. Ancak Suudi Arabistan farklı bir kalibre olacaktır. Eğer BAE öncelikli olarak ekonomik ve güvenlik işbirliği ile ilgileniyorsa, Suudi Arabistan ve İsrail arasındaki normalleşmenin siyasi sembolizmi benzersiz olacaktır.

Güvenlik paktı

Her halükarda Suudi Arabistan ödül olarak ABD ile silahlanmayı da içeren güçlü bir güvenlik anlaşması imzalamayı bekleyebilir. Bu konudaki müzakereler Biden yönetiminde çoktan başladı. Bu anlaşma diğer hususların yanı sıra ABD’nin sivil bir nükleer programa destek vermesini de içerecektir. ABD’nin ayrıca Çinli ya da Rus rakiplerini yavaşlatması gerekecek. Suudi Arabistan da bugün silah alımlarını çeşitlendiriyor ve örneğin drone üretimi alanında Türkiye ile işbirliği yapmaya başladı. Fransa da Orta Doğu silah pazarına girmeye çalışıyor. Ve stratejik yönelimleri açısından Suudiler son yıllarda Brics ittifakına katılıp katılamayacakları sorusuyla defalarca flört ettiler ama mesafeli. Riyad, Ukrayna’ya saldırısının ardından Rusya’ya karşı başlatılan yaptırımlara hiçbir zaman katılmadı. Suudiler pek çok kapıyı açık tutuyor: ABD artık önceki on yıllarda olduğu gibi tek olası ortak değil.

Bu durum Tahran’a yönelik politikaları için de geçerli. Suudiler Barack Obama’nın İran’la nükleer anlaşma yapma politikasından dehşete düşmüş ve Trump’ın 2018’de anlaşmadan çekilmesini alkışlamış olsalar da 2019’da İran’ın müttefiki Yemenli Husi isyancıların, özellikle de Çin’in himayesinde Suudi Arabistan’a yönelik ciddi saldırılarının ardından İran’la diplomasiye odaklanmaya başladılar. Hafta sonunda CNN, yeni nükleer görüşmelerin yapılması halinde Suudi Arabistan’ın İran ve ABD arasında arabulucu olarak değerlendirilebileceğini bildirdi. Umman yıllarca Tahran ve Washington arasında arabuluculuk yaptı: Suudi Arabistan’ın bu rolü Sultanlığın elinden alabileceği söylentisi bile,  bugün Arap dünyasının  nereye ulaştığını göstermesi açısından önem arz ediyor.

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner