
Türk töresinde Hatun kutsaldır, saygındır ve her yerde baş köşededir!
Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ağırladığı AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel'in ziyaretinin oturma skandalı yankısı başta Almanya, Avusturya ve AB'nin diğer ülkelerinde devam ediyor. Erdoğan'ın yanına oturtmayarak üçlü koltuğa bıraktığı AB Komisyonu Başkanı von der Leyen'in sözcüsü bu konuda açıklamalarda bulunmak zorunda kalması Türkiye'nin kadına bakışı, hakları ve Türk erkekleri için sanki ön yargıları tasdik eder gibi oldu.
Viyana. Dünya kamuoyu dün Ankara’da gerçekleşen bu görüşmeyi çok yakından takip etti. Reuters Haber Ajansı, geçmişte bu tür görüşmelerde ortaya üç koltuk yerleştirildiğini hatırlatarak, “AB’nin başındaki ilk kadın lider ve görüşmelerdeki tek kadın, bu duruma inanamadığını gösteren ve şaşırdığını belli eden bir iç çekti. Erdoğan ve Michel ise önceden hazırlanmış ortadaki iki koltuğa oturdu” yorumunu yaptı.
AB’de oluşan veya oluşturulmak istenen resim Türk aile toplumuna ve Türklere hakaret gibi, AB’de oluşmuş olan kaba, saba, kadınlara saygısız müslümanlar ve Türkler imajını adeta tasdik eder gibi ve hoş değil.
Halbuki Eski Türk toplumlarında en önemli sosyal birlik olan ailenin temeli görevini gören kadın, Türk destanlarında ve Türk felsefesinde çok üstün bir mertebededir. Öyle ki, kadını bu denli yüce bir varlık haline getiren bu geleneklere ve kültüre hayran olmamak mümkün değil.
„Eski Türk Töresince, Türk toplumunda kadın ve erkek eşittir. Türkçe „Eş“ ve „Yarim“ kelimesi bu kadın erkek eşitliğini ifade açısından „Eş-Eşit ve Yar-Yarım“ kelimesinden türeyerek ifade edilmiştir. „Kadın„kelimesi ise İskit/Saka Türklerinden beri Kağan eşi veya Kadın hükümdar anlamında kullanılan „Katun“ kelimesinden türetilerek „Kadın ve Hatun“ şekline dönüşmüş. Yine „Hanım“ kelimesi de Moğol ve Türk hanlıklarında Han eşlerine verilen isimdir.“
Sputnik’de yer alan bir haber içinde, eski Türk toplumlarında kadının rolünü şöyle anlattı:


Bu nedenle erişilip dokunulması, koklanması, kısaca beş duyuyla algılanmasının imkanı yoktur. Yaratılış Destanı’nda, Allah’ın insanları ve dünyayı yaratması için fikir ve ilham kaynağı ‚Ak Ana‘ adında bir kadındır. Oğuz Kağan’ın ilk karısı, karanlığı yararak gökten inen mavi bir ışıktan, ikinci karısı ise kutsal bir ağaçtan doğmuş insanüstü varlıklardır.
Yakutlarda ‚Ak Oğlan‘ ağacın içinden çıkan nurlu bir kadın tarafından emzirilmiştir. İlk Türk yazıtlarından olan Bilge Kağan kitabesinde Kağan: „Sizler anam hatun, büyük annelerim, hala ve teyzelerim, prenseslerim…“ hitabıyla söze başlar.
Fotoğrafta: ‚Kıza yetiş‘ isimli geleneksel Çuvaş oyunu
Kadın burada göğün yedinci katında bulundur. Kadının, böylesine bir kutsal görüldüğü bir törede dövülüp hor görülmesinin imkânı yoktur. Türk kültürü ve destanlarında böyle bir duruma rastlanmaz. Türk destanlarında kadın erkeğin daima yanındadır. Onun güç ve ilham kaynağıdır.

Gerdeğe girdiği gün murad alıp vermeden yalnız kalan kadın, kocası ölünceye kadar onu bekleyeceğine ve yanına erkek sineğin bile yanaşamayacağına dair ant içerdi.
Kadınların savaşta düşmanın eline geçmesi büyük bir zillet sayılırdı. Oğuz Kağan Destanı’nda ırza tecavüz edenlerin öldürüldüğü veya gözlerine mil çekildiği ifade edilir.